Turk Time
DOLAR
41,3877 %0.24
EURO
48,7703 %-0.04
ALTIN
4858,8000 %0.42
BIST-100
11048,00 %0
PETROL
67,2800 %-0.24
BONO
39,8400 %0.33
ISTANBUL
BUGÜN
20/23°
ISTANBUL
YARIN
19/25°

AZ SONRA TOKAT GELECEKMİŞ GİBİ!

Bu yazının psikoloji kitaplarında bir karşılığı var mı, doğrusu bilmiyorum. Ama kendi gözlemlerimden, insana dair sezgilerimden hareketle yazıyorum. Belki bilimsel değil, ama samimi ve hayatın içinden bir paylaşım yapmaya çalıştım.

Bir toplantıdasınız. Sessizlik dağılmış, söz size geçmiş. Sözcükleriniz ölçülü, sakin, zarif... Derken sıra yanınızdakine geliyor. Konuşmaya başlıyor ve bir anda kendinizi Matrix filminde gibi hissediyorsunuz. Sağdan gelen kol hamlesinden kaçmak için sola eğiliyorsunuz, yukarıdan gelen el hareketinden sakınmak için başınızı büküyorsunuz. İçinizden “Birazdan tokat gelecek, kaçmak için rota belirlemeliyim” diye düşünüyorsunuz. Konuşma değil, adeta kung-fu filmi sahnesi.

İşte bazı insanlar konuşurken sadece konuşmaz. Kollarıyla, elleriyle, kaşlarıyla, omuzlarıyla adeta bir tiyatro sergilerler. Sözler yetersiz kalır onlara; jestler, mimikler, beden dili devreye girer. Abartıldığında komikleşir, yapaylaştığında itici olur, ama DOĞALLIKLA birleştiğinde... Ah işte o zaman başka bir şey olur!

Ben bu tür konuşanları izlemeyi severim. Hele de el kol hareketleriyle âdeta “Anlaşılma mücadelesi” verenleri... Çünkü o insanlar çoğunlukla hayatta çok şey anlatmak isteyip de dinlenmemiş olanlardır. Sözleri yıllarca yarıda kesilmiş, düşünceleri önemsenmemiş, “Dur sen sus, ben anlatayım” cümlelerinin arka planında ezilmiş insanlardır. Ve şimdi, elleriyle konuşurlar çünkü sesleri yetmemiştir hayata.

Tabii her el kol hareketi sinirden doğmaz; bazıları öyle doğal, öyle içten olur ki, ben o sahneleri izlemeyi ayrı bir zevk sayarım. Hani sinirle değil, akışla yapılanlar var ya, işte onlarda bir estetik, bir anlatım coşkusu gizlidir

Bazen şöyle düşünüyorum: Konuşmak bir danssa, kelimeler ayak adımlarıysa, el kol hareketleri belki de ruhun müziğe olan tepkisidir. Kimimiz vals yapar gibi konuşur, yavaş, kontrollü... Kimimiz ise zeybek gibi: sert, hızlı, yere yakın ama anlam dolu. O el kol hareketleri, aslında içten içe "Beni anla!" diyen bir çığlığın koreografisi olabilir mi?

Belki de mesele şu: İnsan anlaşılmadığı yerde daha çok hareket eder. Bazen elini kaldırır çünkü sesini kaldıramamıştır. Bazen bir şeyi ittirir gibi yapar çünkü yıllarca kendine dayatılan düşünceleri itmek istemiştir. Kimi zaman da kollarını açar, çünkü kendine açılacak bir kalp arıyordur.

Konuşmalar arasında dönen bu beden dili tiyatrosu, bize sadece anlatılmak isteneni değil, hissedilmek isteneni de gösterir ki, sözlerin bittiği yerde, bir el hareketi, içimizdeki çocuğun “Beni gör” çağrısını yankılar.

Sonuç olarak...
Bir dahaki sefere birisi el kol hareketleriyle konuşurken hafifçe eğilmek yerine, bir adım geri çekilip onun anlaşılma mücadelesini izleyin. Belki karşınızda konuşan biri değil, dans eden bir ruh vardır ve her el hareketi, “Ben de buradayım. Gör beni. Duy beni. Anla beni.” diyen bir şiirdir. Çünkü anlamak her zaman kelimelerden değil, kolların arasında uçuşan o görünmez çığlıktan da geçer.

Yazıyı burada noktalarken; dilerim ki kelimeleriniz de elleriniz de hep hak ettiği gibi duyulsun.